Hollanda’da görülen bir toplu dava sürecinde Opel, Peugeot, Citroën ve DS markalı dizel araçlarda emisyon testlerini yanıltmaya yönelik yazılım kullanıldığına dair ara karar açıklandı. 2009 yılından itibaren satılan dizel motorlu modelleri kapsayan bu karar, Stellantis çatısı altındaki markalar için ciddi bir itibar ve finansal risk oluşturuyor. Bu gelişme, Volkswagen’in 2015’te patlak veren Dieselgate skandalının ardından otomotiv endüstrisinde yaşanan en ciddi emisyon vakalarından biri olarak değerlendiriliyor.
Hollanda’daki mahkeme kararında, söz konusu araçlara “emisyon kontrol sistemini test koşullarında yapay olarak çalıştıran yazılım” yerleştirildiği tespit edildi. Bu yazılım, yalnızca laboratuvar ortamında yapılan resmi emisyon testleri sırasında devreye giriyor ve azot oksit (NOx) emisyonunu olduğundan çok daha düşük gösteriyor. Ancak gerçek sürüş koşullarında bu kontrol sistemleri devreden çıkıyor ve araçlar çevreye yasal sınırların çok üzerinde NOx salınımı yapıyor.
Bu tür bir yazılım, Avrupa Birliği emisyon düzenlemeleri olan Euro 5 ve Euro 6 normlarını teknik olarak ihlal ediyor.
Mahkeme, bu üç markada özellikle 2014 sonrası piyasaya çıkan modellerde manipülasyon yazılımının bulunduğunu açıkça belirtti.
Peugeot 308, 3008, 5008
Citroën C4, C5, Berlingo
DS3, DS5, DS7 gibi modellerin bu kapsama dahil olduğu değerlendiriliyor.
Opel içinse mahkeme kararı çok daha geniş kapsamlı: 2009 yılından itibaren üretilen dizel motorlu modellerde benzer yazılımların kullanıldığı tespit edildi. Bu kapsamda:
Opel Astra, Insignia, Zafira, Mokka gibi modeller
1.6 CDTI ve 2.0 CDTI motorlar özellikle öne çıkıyor.
Stellantis Grubu, mahkemenin verdiği ara kararı “eksik ve hatalı teknik değerlendirmelere dayandığını” belirterek reddetti. Grup, araçların mevcut tüm emisyon mevzuatlarına uygun olarak üretildiğini savunuyor. Ancak bu açıklama, teknik olarak “hata eşiği içinde kontrol sistemi ayarları” gibi hukuki boşluklara dayansa da, mahkeme kararında yer alan teknik tespitleri çürütemedi.
2015’te ortaya çıkan Volkswagen Dieselgate skandalı, dünya genelinde 11 milyon aracı kapsayan ve markaya yaklaşık 30 milyar dolara mal olan bir krizdi. Bu skandalda da laboratuvar ortamında düşük emisyon değerleri sağlayan test tespit yazılımı kullanıldığı ortaya çıkmıştı.
Stellantis’e bağlı markalar için verilen kararlar, test koşullarına göre NOx salımını değiştiren yazılım kullanımı açısından Dieselgate’e çok benzer. Ancak bazı farklar dikkat çekiyor:
Daha geniş zaman aralığı: Opel için 2009’dan itibaren 15 yıla yakın bir süreci kapsıyor.
Daha fazla marka etkileniyor: 4 farklı marka aynı grup altında manipülasyonla suçlanıyor.
Yasal ön süreçte olması: Henüz kesin tazminat kararı verilmemiş durumda.
Bu karar, yalnızca Stellantis’i değil, emisyon uyum süreçlerinde manipülasyon şüphesi taşıyan tüm üreticileri yeniden inceleme altına alabilir. Avrupa Birliği regülasyon otoriteleri ve çevre örgütleri, bu tür yazılımların kullanımını “tüketici dolandırıcılığı” ve “çevre suistimali” olarak tanımlıyor.
Türkiye’de 2009’dan itibaren Opel, Peugeot ve Citroën dizel modelleri oldukça yüksek satış rakamlarına ulaştı. Bu bağlamda, karardan etkilenen araçların büyük bölümü halen Türkiye yollarında.
Etkilenme potansiyeli:
2010–2020 arası Türkiye’de satılan Peugeot ve Opel dizel araç sayısı: yaklaşık 500.000 araç
En çok etkilenen segment: Kompakt SUV ve C segmenti sedan modeller
Türkiye’de henüz bu karar çerçevesinde açılmış toplu dava bulunmuyor. Ancak Avrupa’daki davaların sonucuna göre Türkiye’de de tazminat talepleri, geri çağırma kampanyaları veya emisyon yazılımı güncellemeleri gündeme gelebilir.
Eğer mahkeme nihai kararında araçlarda manipülatif yazılım olduğuna ve bu yazılımın kaldırılması gerektiğine hükmederse, araçların yeniden programlanması gerekebilir.
Bu durumda:
Gerçek emisyon değerleri artacak
Yakıt tüketimi ve motor performansı düşebilir
Müşteri memnuniyetinde ciddi düşüş yaşanabilir
Volkswagen örneğinde, yazılım güncellemeleri sonrası kullanıcılar performans ve tüketim şikayetlerini sıkça dile getirmişti.
Bu skandal, Stellantis’in elektrikli mobilite yatırımlarını hızlandırmasına neden olabilir. Zira:
Grubun 2030 hedefi: Avrupa’da %100 elektrikli araç satışı
Opel ve Peugeot markalarının elektrikli versiyonları (Peugeot e-3008, Opel Astra Electric) yaygınlaştırılıyor
Markaların özellikle Avrupa ve Türkiye’deki sadık kullanıcı kitlesi, bu tür haberlerle büyük güven kaybı yaşayabilir. Bu nedenle Stellantis’in şeffaf ve hızlı bir şekilde:
Sorumluluk alması
Teknik düzeltmeleri duyurması
Gerekirse tazminat ve takas programları sunması
… marka değerini koruması açısından kritik öneme sahip.
Opel, Peugeot, Citroën ve DS markalarının da dahil olduğu Stellantis grubu, emisyon manipülasyonu iddialarıyla karşı karşıya kalan son büyük otomotiv üreticisi oldu. Avrupa’da çevre bilincinin ve tüketici haklarının artmasıyla birlikte, bu tür davalar yalnızca maddi değil, marka itibarı açısından da yıkıcı sonuçlara yol açıyor.
Avrupa’da otomotiv sektörü, sadece teknik mühendislik başarısıyla değil, etik ve çevresel sorumluluk alanındaki performansıyla da değerlendiriliyor. Bu karar, içten yanmalı motorların zayıf noktalarını bir kez daha gözler önüne serdi. Elektrikli dönüşüm kaçınılmaz, ancak bu süreçte markaların geçmişle hesaplaşmadan geleceğe ilerlemesi mümkün değil.
KAMPANYALAR
19 saat önceMARKALAR
2 gün önceİNCELEMELER
25 gün önceSEKTÖREL
01 Ağustos 2025SEKTÖREL
01 Ağustos 2025MARKALAR
01 Ağustos 2025MARKALAR
01 Ağustos 2025MARKALAR
01 Ağustos 2025MARKALAR
01 Ağustos 2025KAMPANYALAR
01 Ağustos 2025MARKALAR
01 Ağustos 2025MARKALAR
01 Ağustos 2025MARKALAR
01 Ağustos 2025